Sao Paulo’da Görmeden Gelme:
– Parque do Ibirapuera
– Paulista Avenue
– Museu de Arte de Sao Paulo – MASP
– Livraria Cultura
– Liberdade
Sao Paulo’da Yapmadan Gelme:
– Mercado Municipal de São Paulo’da tükkan tükkan dolaşmadan
– Şehri yukardan görmeden
Sao Paulo’da Yemeden-İçmeden Gelme:
– Mercado’da açai yemeden/içmeden
– Santa Fé Cervejaria’da Brezilya mutfağını keşfetmeden
– Eti Farofa’ya bandırıp hüpletmeden
Gezginlerin birçoğunun hayali olan Güney Amerika gezisini planlarken kuzeyden mi yoksa güneyden başlamak konusunda karar verememiştim ilk başta. Sonra bir baktım ki Haziran’ın başında Rio de Janeiro’da dünya kupası çeyrek finalleri var. Bu gayet mantıklı bir sebepti benim için =)
Ve sonundaaaa… Ekim 2013’te vermiştim bu kararı herhalde. O zamandan Ocak 2014’e kadar araştırma, okuma, bilet bakma vesaire derken zaman geldi işte. Atatürk Havalimanı‘na geldim. Aktarmasız olarak THY ile 13,5 saatlik bir yolculukla gidebilirsiniz. Tabi biraz pahalı oluyor direkt uçuş seçeneği. Dolayısıyla bende Emirates’le önce Dubai’ye (4,5 saat) ordan da Sao Paulo’ya gitmeyi (15 saat) tercih ediyorum.
Havaalanına indikten sonra yaklaşık 8 ay önce İstanbul’da tanıştığım, gezdiğim dünyalar iyisi arkadaşlarım Marcos ve Vanessa ile buluşmak için doğrudan şehir merkezine gidiyorum. Akşam olduğu için doğrudan bir şeyler yemek için Vila Madelena’ya geçiyoruz. Burası şehrin bohem hayatının yoğunlaştığı, sanat galerinin, stüdyoların, grafitili duvarların, şahane restoranların, mekanların yoğunlaştığı bir bölge. Bizim Cihangir ve Karaköy taraflarını andırıyor. Listeye ekleyin kesin. Hatta görmeden gelmeyin =)
Yemek için “Santa Fé Cervejaria”ya gidiyoruz. Belki de hayatımda yediğim en güzel yemekleri yedim burada (http://www.santafecervejaria.com.br/site/). Bohem mekanın konsepti güzel. Çeşit çeşit biralar var. Tabi açılışı caipirinha ile yapmak lazım. Caipirinha ana içkisi “Cachaça” ile misket limonu, esmer şeker ve kırık buz ile yapılan bir kokteyl. Hatta Türkiye’de bazı çakal barmenler cachaça yerine vodka koyarak “Caipirinda” diye veriyorlar insanlara. Cachaça burda çok yaygın. İnsanlar seviyor ve sek içiyor. Çeşitli meyvelerle karıştırıp “Batida” olarak da tüketebiliyorlar.
Brezilya yemekleri bizim yemeklerimizden içerik olarak bayağı farklı. Bizde farklı baharatlar, sebzeler kullanarak güzel yemekler yapıldığında en azından içinde ne var tahmin edebiliyorsun. Brezilya’da ise mutfak kültürü daha önceleri de burda yaşayan yerli insanlardan, Amazon’dan, buraya Avrupadan göç eden Portekizlerden, bu coğrafyaya ilk olarak çalışmaları için getirilmiş Afrikalılardan ve halen yoğun olarak burada yaşayan Japon nufüstan etkilenmiş durumda. Bu kadar farklı kültürün bir araya gelmesiyle inanılmaz çeşitli bir mutfak ortaya çıkmış. Burada ülkenin etnik çeşitliliği, coğrafi büyüklüğünden de kaynaklanan bir zenginlik var. Bu arada söylemeden geçmemek lazım Brezilya pasaportu karaborsada bulunması en zor, en pahalı pasaport. Neden mi? Çünkü herkes Brezilyalı gözükebiliyor. Çekik gözlü Japonlara benzeyen insanlar da var, Afro-Amerikanlar da yerel kabile kültüründen gelen insanlar da… Yemek kültürüne Rio yazısında daha çok değineceğim. Buraya tıklayarak Rio yazısına ulaşabilirsiniz.
Santa Fé Cervejaria’da yediklerim burada:
Ortada Arroz (Pirinç), soldan sağa mandioca frita (kızarmış cassava), pastel (içinde peynir ve et olan bir kızartılmış bir atıştırmalık), farofa (cassavanın çekilmiş toz halde olanı ki benim favorim bu, etle canavar oluyor =) ve vinagrete salatası. Bunlar daha başlangıç! Gelelim şimdi ana yemeğe…
Dananın arka boyun bölgesi ızgarada pişirilmiş ve yanında cassavanın farklı bir versiyonu var. Daha önce böyle bir şey yemedim yani. Gerçi bunu kendime Arjantin, Uruguay ve Peru’da da bir çok kez söyledim. Hepsi ayrı lezzetli, ayrı güzel. Kilo alacaksınız azıcık bir şeyler. Şimdiden söyleyeyim. Şahane bir akşamın ardından 19 saatlik uçak yolculuğunun yorgunluğu ağır bastı ve eve geçtik.
Aklımdayken hemencecik yazayım. Sao Paulo özellikle dış kısımları başta olmak üzere birazcık tehlikeli. Şehir merkezi gayet sakin gibi ama suç oranı hiç de az değil. Hatta zengin ailelerin çocuklarının kaçırılıp fidye istenmesi çok yaygın olduğu için zenginleri kendi helikopterleri ve kendi pistleri bile var. Bu şehirde araç trafiğinin yanında bir de helikopter trafiği var. Yaklaşık 350 kadar helikopter pisti varmış. New York’ta sadece 75 =)
Sao Paulo 11 milyonluk, hatta tüm metropol alanı dahil edersek 20 milyonluk bir şehir. Kozmopolit ve kalabalık. Japonya dışında yaşayan en büyük Japon topluluğu burda. Liberdade bölgesi esas olarak İtalyan mahallesi olmasına ragmen şu sıralar Koreliler ve Çinliler yoğunlukta. Brezilya’nın endüstri ve kültürel olarak önemli bir şehri ki GSMH’nın (Gayri Safi Millî Hasıla) % 15’i buradan. İnsanlarının çok çalışması da meşhur tüm Brezilya’da. Tüm Brezilya dinlerkene, keyif çatarkene Paulistas (Sao Paul’da yaşayanlar için kullanılan bir terim) çalışır diye bir geyikleri bile var. Bu arada Cariocalarla (Rio’da yaşayanlar için kullanılan bir terim) acaip bir çekişmeleri de var. Biz daha zevk sahibiyiz, eğlenmeyi daha iyi biliriz diyorlar =)
“Sao Paulo gezilecek yerler listesi” yapmak çok da mantıklı değil. Burada çok gezecek bir yer yok zaten. Hemencecik kendinizi Rio de Janerio’ya atın bir şekilde =) Hheheheh. Neyse gezmeye başlamak için en güzel yer kesinlikle merkez olan “Avenida Paulista”. Arkadaşlarımla sonraki günün sabahında şehrin bu ticari ve yüksek binalardan oluşan bölümünü geziyoruz. Güzel sürprizleri olan bir şehir. Kitap satın almak için girdiğiniz bir kitapçı bir sanat galerisi gibi çıkabiliyor. Livraria Cultura işte böyle bir yer.
Sokak performans sanatçıları her yerde.
Dünya kupası var tabi. Çeyrek finaller kapıda. Her yerde futbol,her yerde katılan ülkelerin bayrakları. Kupa zamanı buraya gelmenin ideal karar olduğunu bir kere daha anlıyorum.
Müzelerle arası çok iyi olan biri değilim. Yani müze Louvre, Prado, Reina Sofia, Hermitage gibi olmadıkça çok zaman alan ve yorucu bir şey. Müzeseverler için Sao Paulo, Brezilya’nın müze başkenti. 90’a yakın müze var. Herhalükarda gitmeniz gereken bir müze var. O da hemen Avenida Paulista üzerinde bulunan Museu de Arte de São Paulo. 4 kocaman sutün üstünde duran büyük bir müze. Altına bir futbol sahası sığacak şekilde.
Futbol demişken “El Museo De Futebol” diye bir futbol müzesi de var. İlgi duyanlar için duyurulur.
1870’lerde Sao Paulo’nun nufüsü Amazonların meşhur şehri Mato Grosso’dan nüfusu azmış. 1880’lerden itibaren kahve üretimi ve ulaşım altyapısının gelişmesiyle bir sürü göçmen bu şehre göçetmiş, inanılmaz bir refah ve huzur seviyesi oluşmuş. Şehrin yeni bir çehresi oluşmuş. Yeni bir merkez. İşte burası “Centro Novo”. Ünlü “Municipal Theatre” da buranın tam ortasında işte. Zamanınız olursa bir gözatın derim. İçi gerçekten görkemli. Paris opera binasını bayağı bir andırıyor.
Gezerken şehri keşfetmenin gerçek yolu lokallerle gezmek. Bunu aynen şöyle düşünün; turist geldiğinde akşam Sultanahmet’e gidip dansöz seyrettirirseniz bu bizden bir şey değildir. Kadıköy’de Kadife’de de bir yere gitmek lazım. Arkadaşlarım sayesinde Sao Paulo’nun görülmesi gereken yerlerinden biri olan Altino Arantes Building’i (bilinen adıyla Banespa Tower) görmek için şahane bir yere gidiyoruz. Burası Banespa Tower’a çok yakın başka bir bina. Yukarı çıktığımızda manzara inanılmaz. Sao Paulo ayaklarımızın altında!
Hemen aşağıda FIFA Fan Fest alanı var. Burası maça gidemeyen Paulistasların toplaşıp maç izledikleri yer. Şehrin göbeğinde dev ekranda dünya kupası maçlarını seyrediyolar.
Parkseverler için gidilmesi gereken yerlerden biri “Ibirapuera Park”. Sakin, güzel bir gün geçirmek için ideal bir yer.
Günün sonuna doğru Mercado (Mercado Municipal de São Paulo’da)’ya gidiyoruz. Burası adeta festival alanı gibi. Bir de karnınız açken giderseniz ziyafete hazır olun. Brezilya mutfağı sizi bekliyor. Ben kendimde sonrasında bağımlılık yapacak olacak açai’ye böyle bir ruh halinde başladım işte =)
Açai meyvesi Brezilya’nın kuzeyinde çok yaygın olan bir meyve. Bol miktarda A vitamin, kalsiyum, fosfor içeriyor ve enerji verici özelliği var. Özellikle Mercado bölgesinde gezinirken bir uğrayıp meyve suyu veya dondurma şeklinde tadabilirsiniz. Dondurma olarak aldığınızda yanında fistic ve müsli karışımı bir şeyler veriyorla. Gayet lezzetli. Bir yerlerden de beleş wifi bulursanız hayat size güzel işte =)
Bu arada Mercado’nun üst kısmında şahane bir kafe var. Burada Guanara da içilebilir. Güzel mekan cidden.
Maalesef arkadaşlarımı ve Sao Paulo’yu biraz kısa bir şekilde ziyaret etmek zorunda kalıyorum çünkü yarın Rio de Janeiro’da Fransa-Almanya çeyrek final maçı var. Maça yetişmek lazım. Herşey için çok teşekkürler Marcos ve Vanessa orada olduğunu bilmek güzel.
Diğer Güney Amerika yazıları için buraya tıklayabilirsiniz.